27 Eylül 2015 Pazar

Sosyal Medya'da Fame ve Popi Akımı


O Dudak Büzülecek !


Çağımız internet ve teknoloji çağı. Doğal olarak 7 den 70'e her yaştan insan artık sosyal medyayı bir iletişim, sosyalleşme aracı olarak kullanmakta. Akıllı telefonların çıkması bu süreci hızlandırdı Bir kaç sene öncesine kadar facebook instagram gibi birçok web sitesi ve uygulamaya yabancı olan hatta bilgisayar ve akıllı telefonlara uzak bir yaşam süren orta yaş ve üzeri kitlelerin bu dönüşüme süratle adapte olduğunu görüyoruz. Bu yaygınlaşma hali sonucunda sosyal medyayı kullanan ergen nüfus kendisini gerçekleştirecek yepyeni bir alan yarattı. Dünya'da ki sosyal medya trendlerinin internet sayesinde anlık olarak önümüze serildiği bu mecrada, gençler varoluşlarını dışa vuracakları bir alana kavuştular. Bu alan ki sosyal medya hayatının bir parçası haline gelmiş gençlerimizin içinde bulunduğu kalabalıktan sıyrılarak ön plana çıkmasını teşvik eder oldu. Böylelikle Fame veya popi dediğimiz popüler olan çok beğeni alanın "ünlü gibi" muamele gördüğü, imrenildiği bir ortam meydana geldi. Fame İngilizce'de “famous” yani ünlü anlamında kullanılan kelimeden türedi, popi ise popüler olandan türeyerek fotoğrafları binlerce beğeni alan profilleri yüzlerce kişinin uğrak yeri olmuş gençlere yakıştırılan tabirler oldular. Eskiden sınıfın en popüler kızı/oğlu genellikle en güzel/yakışıklı olanlar, iletişimi kuvvetli olanlar, babası zengin olanlardı. Şimdilerde de popi kültürü bunu çok yıkmış değil fakat sınıf içerisindeki 30-40 gencin arasından çıkıp sosyal medya sayesinde binlerin milyonların bu iddiayı desteklemesine ön ayak oluyor. Ve beklentide gün geçtikçe artıyor. Artık gençler popi veya fame olabilmek için daha seksi daha güzel görünmek zorunda. Peki gençler bu akımla ilgili neler söylüyorlar? İnternetten araştırırken karşılaştığım birkaç yorumu sizin için derledim ;

-Şekerim ben çok fame'im.
Her yıl şu fashion şeylerine giderim.
Hani bir ara Adriana TR'deydi ya,ben de oradaydım yaaaaa !!!1111
Çoğu ünlüyü de tanırım,yani piyasayla ortak payım var.
Face'de fotolarımı en az 300 kişi beğenir.
Ama sana bir öneri,ezik doğduysan ezik kalacaksın swh swh.
Fame olmak için öyle doğman lağzım.
Ama belki deneyebilirsin.

-her gün onunla uğraşıyorlar, twitter özellikle çok müsait çok takipçisi olan kişilere ilgi çekici,komik tivit atarsın ordan onun takipçileri görür takip eder ,karşılıklı takipleşme olayları var ,facebook için organik takipçi ,arkadaş ve beğeni siteleri var.Hiç alakam olmaz ama arkadaşlar sağolsun her şeyini öğrendik

-Bir adet profesyonel kamera ve 3-5 tane yalaka kanka işinizi görür

Empati (Eşduyum)




    Empati (eşduyum) insanı insan yapan özelliklerin başında gelir. Empati yeteneği bireyin çekirdek ailesi tarafından yetiştirildiği, öğrendiği süreçte pekiştirdiği bir kazanımdır. Her insan doğuştan itibaren açlık, üreme gibi dürtülerinin yanında empati de yapabilecek donanıma ve kapasiteye sahiptir. Ancak Empati yeteneğinin farkına varması için ebeveynlerinin motivasyonu şart. Ebeveynlere, bireylere empati yapabilme özelliği kazandırmada büyük görevler düşmektedir. Doğuştan farkındalıkla gelen bu özellik üzerinde durulmadığında kolaylıkla kaybolabilmektedir.

    Empati kısaca, kişinin, bir başkasının duygularını, kaygılarını, içinde bulunduğu durumu hissederek içselleştirebilmesidir. Terim, Latince'deki "iç,içine,içinde" anlamına gelen "em" ön eki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen "patheia" sözcüğünden türetilmiştir. Empati anlayıştır, empati iletişimde, kötü durumda olan bireye doğru motivasyonu vermemizi sağlar, pozitif düşünmesine yardımcı olmayı sağlar. Empati toplum içi şiddet vakalarını azaltır, yardımlaşmayı, dayanışmayı teşvik eder. Mutlu bir toplumun anahtarı empati yapabilen bireylerde saklıdır.

    Empati yeteneği günümüz dünyasının hırs ve çıkarla örülmüş duvarları arasında manipülasyona yani yanlış yönlendirmeye de neden olabilir. Yalanın ve iki yüzlülüğün kol gezdiği mecralarda empatiyle hareket eden bireyler kolaylıkla duygusal olarak yıpranabilirler. Bu yıpranma zaman içerisinde kişiyi yanlışa inanmaya yönlendirebilir veya empati yapmaktan onu alıkoyar. Bireyin sosyal yaşamında karşılaştığı bu travmalar empati yetisini geri gelmeyecek şekilde yok eder. Empatiden uzaklaşmış bir toplumda anlayış da yok olur. Birbirini anlamayan, sadece “zorunda” olduğu için bir arada bir kasabada bir şehirde bir mahallede yaşayan insanların hayatta tek amacı kalır, bireysel kazanımlar, bireysel hırs ve aç gözlülük. Böylesi kalabalıkları Egemenlerin, çıkarları doğrultusunda yanlış kararlara yönlendirmesi çok kolaydır. Empatinin bireylerde kaybolması, geride güdüleri için yaşayan, anlayışsız, hayatı boyunca anlamsız bir hüzün hissedecek nesiller bırakır. Empati yapabilmek “Güdülen” toplum olmakla “Adil” toplum olmanın arasındaki farklardan en önemlisidir.



Hayat akışınız içerisinde, travmatik, acımasız çok olay yaşayabilirsiniz. Buna rağmen yine de empati yapabilirsiniz. Bu insan olmanızın gereğidir. Onu kaybetmemek için elinizden geleni yapın. O sizin kıymetliniz ve kimsenin o naif duyarlılığınızı sizden almasına izin vermeyin.


17 Eylül 2015 Perşembe

 The Witcher 3 Wild Hunt İnceleme 

Efsane Oldu !

 Sevgili yurttaşlar, sizlere bu yazıyı yazarken the witcher ekibine beslediğim sevgi ve saygıyı tarif edemiyorum. Günümüz popcorn oyun dünyasında bu kadar ince eleyip sık dokuyan insanların hala var olması beni gelecek için umutlandırıyor. The Witcher serisini bilmeyeniniz yoktur. İkinci oyunla birlikte dövüş mekaniklerinde köklü bir değişime giden ekibe büyük eleştiriler gelmişti. Ancak tüm bu eleştiriler oyunun müthiş senaryosu karşısında birer fısıltı gibi kaybolup gitmişti. İşte yine yaptılar ve başından uzun günler boyunca kalkamayacağımız senaryosuyla, oynanışıyla, atmosferiyle, uçsuz bucaksız açık dünyasıyla bizleri bilgisayara bağlayacak uykusuz gecelerimizin sorumlusu The Witcher 3 Wild Hunt'la karşımıza çıktılar. 

The Witcher Wild Hunt serinin son oyunu. Oyun ülkede bir avuç kalmış Witcherların ve artık yok olan withcer kültürünün buram buram hissedildiği bir atmosferde geçiyor. Tıpkı japonların efsanevi savaşçıları samurayların, teknoloji, değişen kültürler ve yeni ihtiyaçlarla birlikte devrinin kapandığı o son yıllar gibi. İnsanların birçoğu witcherlara ucube olarak bakmakta. Irkçılık almış başını gitmiş. insanlar ve kralları diğer tüm ırkları şehirlerinden kovma hatta soykırım peşinde, onları arka mahallelerde pislik hastalık içerisinde yaşamaya itmişler. Kendi aralarında kaotik bir ilişkiye ve bağa sahip olan cadılara ve cadılığa artık tolerans gösterilmez olmuş. Tek suçu komşusuna bitkilerden ilaç yapmak olan huzur içinde kendi halinde yaşamaya çalışan cadılara bile tahammülü kalmamış insanlık, onları ıssızlığa ve sefalete sürmekte. Kahramanımız Geralt of Rivia baba ocağı Kaer Morhen'e dönmüş ve ustası Vesemirle birlikte ödül avcılığına devam etmekte. 

Oyunun açık dünya olduğunu söylemiştik. ve sizlere kafadan 100 saatlik bir oyun süresini vadediyor. Öyle böyle değil bir uçtan bir uca atla 40 dakikada gidilecek bir alandan bahsediyoruz. Witcher'ı witcher yapan en büyük unsur günümüz oyun dünyasının bol grafik talebinin ötesinde senaryoya ve görevlere olan özeninde yatıyor. O görevler ki sadece yan görevleri ve hikayelerini bile tekrar tekrar oynayabileceğiniz kalitede büyük titizlikle hazırlanmış. Oyunun size sunduğu seçeneklere göre değişen sonuçlarla birlikte söylediğiniz her cümlenin ve yaptığınız her hareketin size ve içinde bulunduğunuz dünyaya değişen bir etkisi olduğunu bilerek hareket ediyorsunuz. Verdiğiniz kararlarla köyler yok olup insanlar ölebiliyor, geride yanmış kül olmuş bir arazi ve cesetler kalabiliyor, yanlış insanlar suçlu bulunup öldürülebiliyor, şeytanlar serbest kalabiliyor.  Tüm bu çok bilinmezli denklemlerin arasında ve oyunun devasa haritasında sıkılmanız neredeyse imkansız. Oyun süresi layıkıyla hakkını veriyor her dakikasında heyecan doruktasınız. Daha hala düşünüyorsanız tereddütü bırakın derim. RPG'leri seviyorsanız, fallout gibi elder scrolls gibi efsane olmuş bir oyundan bahsediyorum burada. Grafiklerini sesleri vs.yi yani bir oyunu incelerken detaylandıracağım herşeyi bir kenara koyuyorum.


 Yükleyin oynayın ve yapımcılara saygı duruşuna geçin.

Viva Geralt !

Middle Earth Shadow of Mordor İncelemesi


Üstad Tolkien'in yazdığı ve kurguladığı Orta Dünya ve Yüzüklerin Efendisi, Silmarillion, Hobbit isimli kitapları aracılığıyla milyonlara ulaştığı fantastik dünyayı oyunlarla ilgili ilgisiz bilmeyenimiz azdır. Peter Jackson imzasıyla kitap, müthiş bir görsellikle sinemaya uyarlandıktan sonra alakalı alakasız artık herkesin kenarından köşesinden bilgi sahibi olduğu bir dünya oldu Orta Dünya.

 Middle Earth Shadow of Mordor'da Orta Dünya'da geçen bir oyun. Konusu itibariyle kitaplardan ve film serisinden bağımsız bir senaryoya sahip olan oyunda Talion isimli bir kolcuyu kontrol ediyoruz. Talion Orta Dünya'nın ölümle kol kola gezen uçsuz bucaksız arazilerinde oğlu ve karısıyla yaşam mücadelesi veren bir kolcudur. Bir gün bulundukları bölgeye orclar bir saldırı düzenler ve herkesi katlederler. Sauron'un Black Captains adındaki lejyonunun lideri Black Hand bölgeye gelerek Celebrimbor tehlikesini ortadan kaldıracak kanlı bir büyü yapmayı planlamaktadır ancak olaylar beklenildiği gibi gelişmez. Celebrimbor'da yüzükleri yapan elf prensidir. yüzük konusunun detayına girmeyeceğim konu dağılmasın. Celebrimbor insanlara elflere ve dwarflara yaptığı güç yüzükleriyle Orta Dünya'da bilinmektedir. Sauron Eregion'u işgal ettikten sonra Celebrimbor'u tutsak eder, ona işkence yapar, karısını ve çocuğunu da tutsak ederek öldürür.Amacı yapılan tüm güç yüzüklerini ele geçirmektir. işkenceyle geçen günlerden sonra celebrimbor yüzüklerin yerini söyler ve Sauron tarafından öldürülür. Ancak ölümü onun  için bir son değil başlangıçtır. Bir Wraith olarak yani bir nevi hayalet olarak lanetlenir ve yüzyıllarca öyle kalır. Black Hand, kahramanımız Talion'u ve ailesini böyle bir ayinle katleder. Ayin sırasında işler değişir ve Celebrimbor Talion'un bedenini ele geçirir. işte Maceramız bundan sonra başlıyor. Celebrimbor un bedenini ele geçirmesiyle tekrar hayata dönen kolcu Talion ayrıca wraith in sayesinde birçok farklı gücede kavuşuyor.

Amacımız Talion ve bedenine girmiş Celebrimbor'la birlikte Talion'un intikamını almak. her ikisinin ortak noktasıda Sauron ve onun kötülüğüne karşı duydukları nefret ve intikam duygusu. Bu senaryo üzerinden bulduğunuz her orc'u kesiyor veya ele geçiriyorsunuz. Gizlilikle kalelere sızıyor ve ork ordularını tahrip ediyorsunuz.

Tür olarak Üçüncü Açı Aksiyon ve Macera kategorisinde değerlendirebileceğimiz oyun aynı zamanda açık dünya olarak karşımıza çıkmakta. Batman Arkham City'yi oynayanlar Nemesis sistemine yabancı değillerdir. Hani şu zaman ilerletme yaptığımızda ekranda birer dama taşı gibi beliren karakterlerin birbirleriyle otomatik savaşıp level ve kıdem atladığı düzen. Aynı sistem SOM'da da var. Oyunda senaryo ve yan görevlere çok fazla değinmeyeceğim zaten başına geçtikten 30 dakika sonra yan görevleri çözersiniz. Oyunun açık dünya olmasının işlevsel olarak nerede hiçbir artısı olmadığını belirteyim. Oyuncuyu oyuna bağlayacak hiçbir unsur kullanmadıkları gibi bunuda bilinçli yapmışlar sanki. Kenarından köşesinden bir RPG havası vermek için yetenek ağacı Power rank gibi bir sistem koymuşlar. Yeni yetenekler açıldıkça farklı hareketler yapabiliyorsunuz hayat enerjiniz focus enerjiniz artıyor vuruş gücünüz artıyor. Öldürdüğünüz orc kaptanları ve Şeflerden düşen rune'leri silahlarınıza ekleyerek daha işlevsel ve güçlü silahlara kavuşuyorsunuz. Celebrimbor'un size verdiği yeteneklerden biriside Brand. Brand sayesinde kalabalık orc gruplarıyla savaşabiliyorsunuz. Onları dönüştürerek sizin safınızda savaşmalarını sağlıyorsunuz. Bu özellik sayesinde küçük çaplı bir ordu kurabilirsiniz. Ancak kullanışı yine bilinçli olarak kısır bırakılmış bir özellik.

İtiraf edeyim SOM'un doviş sistemi, mekaniğine hayran kaldım. Hibrit oyun yapma merakımı cezbetti. Bu oyundaki dövüş sistemini Skyrim'e monteleseniz zaten gözümde efsane olan Elder Scrolls Skyrim nirvanayı yapardı. Oyunun ana görevini yaya yaya 4-5 saatte rahat bitirebilirsiniz. Bittiğinde de "bu mudur" diyeceğinize eminim. Ancak orcları keserken yaşadığınız hazzın tatminini sağlamak için uzun bir süre daha oynamaktan alıkoyamıyorsunuz kendinizi.  Stres atmak için birebir. Orc kesmek için ara ara açıp oynarım hala.

SOM'da özgürce seyahat edebileceğiniz haritalar bulunuyor. Bu harita üzerindeki kuleleri ele geçirerek çevredeki görevleri açıyorsunuz. Tüm haritayı tamamiyle orclar istila ettiği için adım başı insanları çalıştıran orc gruplarıyla karşılaşıyorsunuz, orcları kesince köleler size teşekkür ederek kaçışıyor oraya buraya. Bu da size XP kazandırıyor. Oyunda Challengelar yoğun. Bitki toplayarak, harita üzerindeki doğal yaşam unsuru hayvanları öldürerek bu challengelar sayesinde XP alıyorsunuz. Haritada dolaşırken yaptığınız herşey size xp veya yetenek puanı olarak geri dönüyor.

Oyun menüsünde Ana Senaryo Haricinde "Bright Lord" "Lord of the Hunts" ve "Trials of War" adında üç ayrı campaign seçeneği bulunuyor;

Bright Lord Campaign'de The One denilen Lord Of The Rings'de Frodo'nun taşıdığı tüm yüzüklere hükmeden güç yüzüğüne sahip olan Celebrimbor'la Sauron'u mağlup etmek için mücade ediyorsunuz. Bu campaign Brand özelliğini en çok kullanacağınız senaryoya sahip. Senaryo Sauron'la birebir savaşarak sonlanıyor.

Lord of the Hunts'da (ana senaryoda'da karşınıza çıkacak) Torvin adındaki dwarf avcı ile haritadaki yaratıkları avlıyorsunuz.

Trials of War multi için yapılmış ancak isterseniz tek başınızada oynayabiliyorsunuz. Senaryonun olmadığı bu bölümde ork şefleri ve kaptanlarıyla savaşarak zamana karşı hedeflenen puanlara ulaşmaya çalışıyorsunuz.

Gelelim oyunun artı ve eksi yönlerine;

Artıları: grafikleri tatmin edici, dövüş mekaniği efsane, sesler iyi, oyundaki relic sistemi sayesinde senaryo derinleştirilmiş. Bulduğunuz reliclerin ses kayıtlarını dinlerken kendinizi o dünya içerisine daha da kaptırıyorsunuz.. Tolkien dünyasının açık dünya yapılabileceğini göstermesi açısından başarılı olamasada bir ilk. Belki ilerde bu yolu açar. Senaryonun derinliği kısada olsa tatminkar düzeyde.

Eksileri: Oyun süresi çok kısa. Oyuncuyu oyunda tutacak hiçbir çeşitlilik yok. Açık dünya olmasının ilk olması dışında hemen hemen hiçbir artısı yok.Yapay zeka tatmin etmiyor. RPG unsurları yetersiz.Yan  görevler kendisini tekrardan öteye gitmiyor.


Not: Oyunlarda trainer cheat vb. programları  hiçbir zaman desteklemedim. Oyunun tüm doğasını ruhunu öldürdüğüne inanıyorum. Oyuncunun kendisini geliştirmesinede engel olduğunu düşünüyorum. Ancak tüm bunlara rağmen ben şurayı geçemedim saçları yoldum burada takıldım sıkıldım bıraktım diyenler olursa diye düzgün çalışan bir trainer ekteki sayfada

Shadow of Mordor Adrin Trainer