Kabus 22 ye Son Görev
Kahhar !
Yıl 2006, eskiden beri oyunlarla ve oyun piyasasıyla içli dışlı olan bir gamer olarak yerli oyunlara bakış açım o yıllardan bu yana çok değişmedi. Bu bakış açısı ki haklı olarak burun kıvırmanın ötesine malesef hala geçemedi. Neden derseniz işin içine yatırımcı yetersizliği girer, memlekette yetişen programcıların oyun sektörüne ve oyun dünyasına ticari kaygının ötesinde bakamaması girer ki kendilerince haklılar da. Günümüz popüler oyunlarının Cast'ına Credits'e tıklayıp baktığınızda akıp giden isimleri görünce film seti mi kurmuşlar acaba şaşkınlığını sektörü bilmeden yaşamanız mümkün.
Gönül istiyor ki bizim adamlar ekibini kursun paraları da çok olsun boş zamanları da bol hiçbir maddi kaygı gütmeden senaryosuyla karakterleriyle kendisine has sıfırdan güzel güzel RPG'ler yapsınlar, Yunan mitolojisi olmayıversin, Minotaur, Ejderha olmayıversin Dede Korkut olsun mesela ne bileyim, bu toprağın destanları hikayeleri quest olarak karşımıza çıksın fena mı olur.
|
War, War Never Changes |
|
Şimdi konuya hakim olanlar diyecekler ki "o oyunlar öyle 2-3 kişiyle olmuyor bir oyun motorunu yapmak bazen yıllar alıyor ve yıllar içerisinde de sürekli güncelleniyor" diyecekler. Her ne kadar öyle de olsa yatırım sıkıntısı başta olmak üzere maddi kaygılar da desek bizim hayalgücümüz kısıtlı şahsi kanaatim. Yani sürrealist akımdan çok etkilenmemişiz gibi sanki, Adamlar yıllardır Mitolojilerini kurgulaya kurgulaya bitiremediler, 7den 77'ye memlekette Zeus'u Herkül'ü tanımayan kalmadı, Amon Ra'yı bilmeyene kız vermiyorlar Tolkien'e saygı duruşunda bulunan binler bulabilirim, Gothic 1-2-3 ayakta alkışlarım, Elder Scrolls dünyasının yaratıcılarına akşama kadar çay kahve servisi yaparım. Çünkü böylesi bir hayalgücü ve böylesine düşündüğünü hayata geçirebilme çabası taktire şayan. Seslendirmesinden karakter detaylarına, atmosferine, mekanlara kadar her parçasıyla tamamiyle sanat eseri diyebileceğim bir çok oyun sayabilirim size şimdi burada.
Fallout'u bilen bilir. Günümüz teknolojisine göre ilk Fallout 2d görselleriyle çok geride bir yapım. Fakat ben sana şu an o oyunu açıp daha önce defalarca bitirmesine rağmen yine bitirmek için günlerini verecek yüzlerce adam bulabilirim. Şu an bu yazıyı okuyup bir anlık hevesle Fallout dünyasına girecek çok insan tanıyorum veya tanıyordum. Böylesi Kült oyunların yeni teknolojiyle harmanlanarak duruşunu bozmadan geliştiğini varsayarsak nostaljisini yaşamak biraz daha sancılı oluyor. Belki yeni fallout çıkmasaydı daha uzun yıllar o 2d oyunu pişirip pişirip yerdik biz.
Günümüz oyun sektörünün geldiği nokta ortada, görsel olarak bir hayli yol katetti sektör tabi ekran kartı üreticileriyle birlikte oyun sektörüde büyük baskı altında ki yeni yeni kartlar ve bunlara uygun oyunlar sürekli güncel bir pazar oluşsun.
Gelelim işin öbür tarafına yani "talep". Türkiye'de bilgisayar oyunu denince akla Need for Speed gelir Counter Strike gelir PES gelir veyahut MMORPG dediğimiz KO tarzı oyunlar gelir. Bu oyunlar yeni başlayanlar için uygun da olsa zamanla kendisini oyun dünyasında yetiştirmek isteyen gerçek bir oyuncunun farklı tarzlarıda denemesi ve yıllar içerisinde kendi tarzını bulması gerekir. Bu biraz hobisini uğraşını artık adına ne derseniz deyin ciddiye almak ve araştırmakla alakalı bence.
Oyuncu bir koleksiyoncu gibi kendi kültlerini kendi oyunlarını biriktirir zaman zaman yükler nostalji yaşar tozlarını alır onları sever. Tarzını sevdiği bir firma olur. Çünkü her oyun firmasının programcıları kullandığı motorlarla oluşan bir profili oluyor. Şimdi yakından takip edemiyorum ancak geçmişteki izlenimlerinden örnek vermek gerekirse EA çocuk oyunu piyasa oyunu yapan Gore'u çok fazla kullanmayan konuları derinlemesine işlemeyen NFS ile liselileri esir alan NBA serileriyle 2K ile tanışana kadar yıllarımızı 2 farklı smaç yapacağız diye heder eden bir firma ancak şimdi baksan sektörün en güçlülerinden. THQ gore a daha hakim ismini hatırlayamadığım bir çok oyunda adı geçen sevdiğim bir firmaydı. Midway var kol bacak koparan oyunların şahı şahbazı mesela. Tabi bu firmaları yazıyorum bunların içerisinde birde yapımcı-dağıtımcı ayrımı oluyor o kadar derinine inip biyografilerini çıkarmak niyetinde değilim.
Peki günümüz Türkiye'sinde oyun denince akla gelen isimlerden bir sosyal tespit yapılabilir mi? Şahı şahbazı yapılır desem? PES NFS denince 7 den 70'e hitap eden bu oyunların futbol ve otomobil temalı olması şaşırtıcı değil. PES'de ustalık nişanını almış bir oyuncunun ben oyuncuyum diye karşıma çıkması benim gibi senin gibi oyunlara yıllarını mesailerini vermiş, ingilizceyi zorla sökmüş koca koca adamlara hakaret değil de nedir? Oynadığı oyunun sinematiklerini geçen adamdan oyuncu olur mu? Şifre ile trainer ile konsol kodu ile oyunun tüm atmosferini mundar edip tüm şehri yerle bir ettikten sonra apartmanın çatısından halka ateş açan, helikopter avlayan çocuğun öfkesi kimedir?
Birçok MMORPG'de Türkiye'nin banlanmasının altında yatan neden ne? Birçok pro oyuncu neden yabancı serverlarda oynamayı tercih ediyor? Rus hatun düşürmek için mi?
İşte tüm bu soruların cevaplarını oturup tartışın ortaya koca koca toplumsal travmalar sosyal tespitler çıkartırsınız siz bile şaşırır kalırsınız.
Bu yazdıklarımdan oyuncuyum diyen adam 3 dil bilmeli iyi sevişmeli mesajı çıkarmayın lütfen. 20 yaşın üzerinde olup hala oyun dünyasıyla ve oyunlarla ilgili insanların oyun başında geçirdiği zamanı hor gören küçümseyen kitleye bir mesaj kaygısıyla yazdım hepsini.
Sevgiliniz, eşiniz veya çocuğunuz oyunlarla ilgileniyorsa emin olun çok zengin bir hayalgücü ve empati yeteneğiyle donatılmış bir ruh taşıyordur. Tabi oynadığı oyunlar bu tespitte büyük önem taşıyor. Ruhu olan oyunlardan bahsediyorum ben. Akşama adar slot keserek silaha +9 basmak tılsım basmak bu da bir tercih ve çabadır fakat yıllar içerisinde rpg-adventure seviyesine ulaşıp skyrim'le yılların nostaljik tekrar sürecini kenara atmışlardan bahsediyorum. Single Player'dan bahsediyorum, Sandbox değil, Online Serverlar değil. Artık tüm oyunlar Multiplayer destekli çıkıyorlar, bunun altında yatanlar oyuncuların taleplerinin yanı sıra yine ticari kaygılar. Single Player bir oyun için uzun mesailer harcayıp örneğin yine güncel olduğu için; Elder Scrolls SKYRIM gibi bir sanat eseri ortaya koymak firmaların işine artık çok gelmiyor. Hatta kendisine oyuncuyum diyenlerin single player bir oyun için neden bu kadar detay yazdığını bile okumuşluğum var ki şaka gibiler.
RPG dünyası için bu multiplayer olayının büyük bir engel teşkil ettiğini kendimce ifade etmek istiyorum. İlerleyen zamanlarda bu iş tamamiyle Counter Strikevari bir sürece girecek gibi gözüküyor. Bu herkesin işine geliyor, hem eğlencelik hem sosyallik hem yapımcılar için çok daha az hayalgücü ve emek. Oynadığı oyunu senaryosundan, diyaloglarına, atmosferine kadar herşeyiyle özümseyen oyuncular için RPG dediğin single olur. Eğlenilecek oyun evlenilecek oyun ayrımı gün geçtikçe kaybolmakta ve firmaları bu kolaylığa sürükleyen bizzat dünyada ki oyuncu nüfusunun kendisi.
Tüm bu veryansınlardan sonra gelelim esas konumuza evet Kabus 22'den bahsediyorum. Hani şu bir çoğunuzun hiç hatırlamadığı hatta belkide tanışmadığı Resident Evil çakması damgası vurup hor gören yüzeysel oyun eleştirmenleri tarafından hiç anılmayan oyun. Tabi bu kadar kötülendiğinden bahsediyoruz bir de aldığı ödüller var, yurt dışında satışı yapılan ilk Türki Oyun olma özelliğinin yanı sıra. Benim için özel olmasının nedeni ne aldığı ödüller ne de çıktığı yılda oyun dergilerinin kapaklarını süslemesiydi. Beni içine çeken atmosferi ve "bizden" unsurlarla bezenmiş mekanları, karakterleriydi. iki farklı karakterle tamamen farklı oyun teknikleriyle oynayabilmek de beni cezbeden diğer özelliğiydi o yıllara göre. Kız kulesini tamamen keşfetmemi sağladı mesela. Hiç gitmediğim halde her köşesini biliyorum kız kulesinin. Şimdi gitsem kaybolmam yani o kadar. Ya tuvaletlerde gezen o iyi saatte olsunlara ne demeli, nasıl çarparlardı öyle be, ürperdim yine bak.
Pusu hayal kırıklığından sonra Kabus 22 beni bir hayli etkilemişti. Dini unsurlarla donelerle bezenmiş yaratık isimleri ve yaratıklarda bunda etkiliydi tabi. Dönemi için eleştireceğim tek ve belkide atmosferini bile bozan eksik seslendirmeleriydi. Ah be ablacım hiç pratik yapmadınmı sen kayıttan önce kitap mı okuyorsun seminer mi veriyorsun, kapının ardında yaratık var insan ölüleri falan var ancak sende o heyecan yok sanki evde kahveni yudumluyorsun devirip uzanmışsın gibi hiç his yok hiç.
Web sitesi bir ara kapalıydı. Şimdi baktım açılmış, yapımcıların yeni projeler üzerinde çalıştığı cümlesini yıllardır okuyorum sitede duruyor. Umarım aslı astarı vardır. Tahminim ise daha farklı, umdukları gibi bir getirisi olmadığını görerek el çektiler veyahut sektör değiştirdiler sanıyorum. Yolları açık olsun ne diyeyim. Şuan 30lu yaşlarda olan bir adam olarak kendilerine Kabus 22 için teşekkür etmek istiyorum.